8 Ocak 2017 Pazar

Örtünmenin Moderniteyle İlişkisi


Modernite Kuramı günümüzde sosyal bilimler çalışmalarında genel olarak araştırmacıların kendilerine temel aldıkları bilgiler bütünüdür. Modernitenin tam olarak ne anlama geldiğiyle ilgili ise birçok fikir öne sürülür. Fakat en genel ve kısa ifadesiyle; modernite on altıncı yüzyıl civarlarında ortaya çıkan değerlere verilen addır.. Bu yeni değerlerin ise en temel özelliği geleneksel olana karşı olması ve bilimle birlikte ilerleme düsturunu benimsemesidir.

Modernite modeline uyumlu insan tipi ise “özerk birey”dir. Özerk bireyin, yani modern insanın en temel özelliği hiçbir geleneksel kurumun baskısı veya etkisi altında kalmadan kendi doğrularını kendisinin belirlemesidir. Tabi ki din ve inanç da bu kurumların içinde yer alır. Dolayısıyla modernitenin durduğu yerden bakıldığında din ve inanç kavramları kesinlikle moderniteyle uyumlu değildir. Örtünme de bu inanç pratiklerinin bir parçası olduğundan, aynı şekilde, örtünen kadın da modern insan olamaz. Didem Arvas Balta bu olguya karşı çıkarak günümüzde inancın ve modernitenin birbirlerine zıt olmadıklarını; aslında bu iki modelin birbirleriyle birlikte var olduğunu iddia ediyor.[1] Balta, “ikinci nesil örtünen kadın” diye tanımladığı eğitimli ve şehirli örtülü kadınların örtünme kararının da pek tabi ki özerk bir karar olabileceğini öne sürüyor.

Bugüne kadar örtünme konusunu ele alan Nilüfer Göle, Özlem Avcı gibi bazı seküler kadın araştırmacılar; araştırmalarında örtünmeyi ele alırken Balta’ya göre iki temel hatalı çıkarım yapmışlardır. Bu çıkarımlardan ilki, örtünen kadının birey yani özerk olamadığı; diğeriyse bu kadınların örtünmeleri bireysel bir tercih olmadığından bir otorite tarafından yönlendirildikleri çıkarımıdır. Balta’ya göre bu iki çıkarımın da hatalı olmasının nedeni temelde aynıdır: örtünme bireyin inancını deneyimlemesi durumudur ve inancı deneyimleme modernlikle çelişmez. İnancı deneyimlemenin modernlikle çelişkili olmamasının bir sebebi modern insanın tanımının yıllar içinde uğradığı değişimdir. Mesela psikolog Alain Touraine bireyin özerk olabilmesinin ancak diğer bireylerle girdiği etkileşim, çatışmalar ve mücadeleler sonucu mümkün olabildiğini söyler.[2] Bu açıdan bakıldığında örtünen kadın hem ülkesinde hâkim olan ideolojinin onaylamadığı bir şey yaparak devletle çatıştığından, hem de örtüsüyle gerek iş hayatı gerek eğitim hayatı gibi sosyal alanlarda kendini kabul ettirme mücadelesi vererek toplumla etkileşime ve çatışmaya girdiğinden tam tamına özerk birey tanımına uygundur.

Seküler kadın araştırmacıların ikinci çıkarımı olan; örtünen kadının örtünmesinin kendisine ait bir tercih olmadığını, örtünme kararında çevresindeki erkek otoritelerden yahut siyasi odaklarının baskısının etkisi olduğunu ileri süren iddiada ise bireyin pasif olduğu, kararlarında yalnızca sosyal çevrenin etkili olduğu ima edilir. Oysa birey ne içinde bulunduğu toplumdan bağımsızdır, ne de sadece onun etkisi altındadır. Toplum ve birey arasında karşılıklı bir ilişki vardır. George Herbert Mead bireyi oluşturan ‘benlikleri’ ikiye ayırır. Birisi toplumdan bağımsız; özümüz olan benlikken, diğeri toplumla buluşmuş ve özüyle toplum içindeki kuralları harmanlayarak oluşturulmuş olan benliktir. Mead’e göre birey bu ikisinden herhangi birisi değil, ikisinin bir arada olduğu haldir.  Örtünen kadınlar da öz benliklerinde yani topluma kapalı olan benliklerinde var olan inanç duygusuyla, toplumla ilişkili olan dini kuralların birleşimi olan örtünme eylemini deneyimleyerek özerk birey olmalarına engel olan bir şey yapmamış olurlar.[3]

Sonuç olarak, örtünme bazı araştırmacıların öne sürdüğü gibi ikinci nesil örtünen kadınlar için sadece mahalle baskısı veya geleneğin sonucu yapılmış bir seçim değildir. Örtünen kadın tam aksine kendisine dayatılan ‘normal kadın’ tanımının dışına çıkarak bir duruş sergiler ve böylece tam anlamıyla modern bir kadın olur. Bu minvalde modernlik ve örtünme birbirine karşı değil birbirleriyle birlikte var olan durumlar haline gelir.




[1] Didem Arvas Balta, Modernite İçinde Bir İnanç Deneyimi: Örtünme (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2014).
[2] Alain Touraine, Modernliğin Eleştirisi, çev. Hülya Tufan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000.
[3] George Herbert Mead, The Classical Sociologival Theory.